5 Haziran 2008 Perşembe

Turkiye demisken...

Biraz da ice yonelik kisa bir durum degerlendirmesi yapalim. Turkiye'de yazili bir hardcore yayini olmadigindan internet sitelerini kisaca yorumlayacagiz.

Memleketin yegane diy-hardcore-punk sitesi Noizine neden boktan bir forum oldu? Buyrun cevabi linkte. En cok goruntulenen ve mesaj yazilan topik neymis, gorelim.
http://noizine.net/forum/viewtopic.php?f=5&t=45
Goruntulemek icin siteye uye olmaniz gerekir. Ama Van Gobbel'e giren herkes Noizine uyesi degil mi zaten?

Izmir'den bir hardcore punk cephesi kurulmus. Ve de sitesi acilmis. http://www.ihcp-c.com/forum/
Ychorus ve F91W'den sonra yeni bir atilim yapan Izmirliler'i oncelikle tebrik ediyorum. IHCP-C forumunu okudum, inceledim,Turkpunk yerine IHCP-C'de insanlarin toplanip mesajlasmasi hic kuskusuz bir artidir. Ama henuz bir atraksiyon goremedik cepheden. Icerik olarak pek "dolu" gelmedi. Simdilik.

"Bir altkultrun anasi nasil sikilir dersi-1"
www.turkpunk.com
www.emoturkey.com
www.turkemo.com

Turkiye'de Muzik Piyasasi, Kimlikler ve Catisma

Sizlere bir siteden aldigim Hande Yener roportajini sunuyorum.
Van Gobbel'de Hande Yener'in ne isi var?
Aciklayayim:
Bu arkadas eskinin dandik popcusu iken sonradan elektronik muzik yapip kendini yerli pop piyasasinin disinda , bir tavri olan , "farkli" biri olarak gostermeye basladi.
Asagida roportajda zaten ne dusunduklerini ogrenebiliriz.
Okumaya deger bir roportaj oldugu dusuncesindeyim.

Yeni albümünüzden, imajınızdan konuşacağız ama öncesinde bir şey sormak istiyorum; artık ödül törenlerine katılmamaya karar vermişsiniz, neden?

“Altın Kelebek”le ödül alma işine nokta koydum. Ödül tabii ki çok güzel bir şey. Ödül verilmesine karşı değilim. Ben organizasyonlardaki hatalara ve şaibelere karşıyım. Bunları bile bile ödül almak istemiyorum. Ödül veriyorlar, listeler hazırlanıyor, tam ödülün yapılacağı gün bu listelere yeni isimler ekleniyor. Her şey bir anda değişiyor. Hani bu iş anketlerle yapılıyordu, hani sizin inandırıcılığınız? Bu durum benim çok canımı acıtıyor.

Hangi ödül töreni canınızı acıttı?

Burada konu ben değilim… Ben bu sisteme, düzene karşıyım. Mesela bana “En iyi şarkıcı” ödülü verilirken, olmadık insanlara ya da bir hafta önce albüm çıkarmışlara “En iyi albüm” ödülü gidiyor. Bu olmaz. Bir hafta önce albüm çıkarana ödül veremezsin. Bu haksızlıktır… Ben “Romeo” ile çok güzel bir başarı yakaladım, bunun ödülünü ancak bir yıl sonra alabildim. Doğrusu budur. Fakat şimdi anlık ödüller veriliyor. O yüzden artık hiçbir ödül törenine gitmek istemiyorum. Yeter! Değer ile popülarite, hediye ile ödül karıştırılmasın. Üst üste iki ödül töreninde şaibe yaşanınca, bu işi bitirmeye karar verdim.

İsim verebilir misiniz, hangi organizasyonlar şaibeliydi?


Bir tanesi Boğaziçi Üniversitesi’nin düzenlediği, diğeri bir televizyon kanalının çok yakında yapacağı ödül töreni… Bu kanalın hazırladığı listeyi gördüm, şaşırdım. Ben hayatımda 15 günlük ya da bir aylık albümümle ödül almadım. Oysa her iki organizasyonun ödül listesinde de 15 günlük albümler var. Bunlar motive için olabilir ama o zaman da ödülün adı “teşvik” ya da “en iyi çıkış yapan” olmalı. “En iyi albüm” ya da “en iyi şarkı”, “en iyi şarkıcı” ödülü veremezsin. Ben bu iki ödül töreninde de ödül alıyorum. Fakat bana 10 gün önce gönderilen ödül listesi ile geceye bir gün kala gönderilen ödül listesi arasında farkı görünce delirdim. Son anda araya birileri sokuşturuluyor; bu olmaz! Yeni albüm çıkarana “en iyi” ödülü veremezsin, ayıp! O yüzden artık kimse bana ödül vermesin. Dediğim gibi almayacağım, gitmeyeceğim. İstemiyorum…

Araya hangi şarkıcı ya da albüm sıkıştırılmış ki bu kadar öfkelisiniz?


Hem Boğaziçi Üniversitesi’nin hem de TV kanalının hazırladığı ödül listesine bir bakın, anlarsınız. İsim zikretmem…

Peki, gelelim yeni albümünüz “Hipnoz”a…

Müziğe dair öğrendiğim birçok şeyi bu albüme yansıttım. Sözlerini yazdım, felsefesini oluşturdum. Dolayısıyla bu albüm benim iyileşme albümümdür. “Nasıl Delirdim?”den sonra artık beni tedavi edecek şeyin müzik olduğunu gördüm. Artık hayatta her şeye geniş bakıyorum. O yüzden kendi sınırlarımı çok zorlayarak yaşıyorum. Şarkıların sözlerini de bu bakış açısıyla yazdım. Dolayısıyla albümün genel konseptine “hayatta her an her şey olabilir”i taşıdım.

Peki niye “Hipnoz”?

“Her ne yaşıyorsan onu aşkla kurtar” demek istediğim için… Hayata aşkla bağlan… Bunu müziğime, sözlerime yansıttım. Çünkü müzik çok etkili bir ilaçtır. Toplum olarak bizim pozitif müzik yapan birilerine ihtiyacımız var. Hem ritmiyle, hem sözleriyle bu insanları çok rahatlatacak bir albüm. O yüzden adı “Hipnoz.” “Nasıl Delirdim”de agresiftim, şimdi daha dingin ve huzurluyum. Müziğim de öyle. Dolayısıyla Hipnoz’un çok depresif birisini açabileceğini düşünüyorum. “Hipnoz” şarkımda da her türlü kötülüğün, negatifliğin, karamsarlığın, olumsuzluğun üstesinde aşkla gelinebileceğini anlatıyorum. Bu albüm her anlamda kendimi görmeme neden oldu. Mesela şu an kendimi şarkıcı gibi hissediyorum. Meğer ben bugüne kadar sesimi çok doğru ve profesyonel kullanmamışım. Elektronik müziğin içine girince bunu gördüm, öğrendim. Çünkü elektronik müzik çok zor…

“Pinokyo” isimli şarkınız da ilginç…

Albümde 10 şarkı var, “Pinokya” da en iddialılarından biri… Bu şarkıyı seslendirirken, oturup ağladım. Çocukluk dönemim aklıma geldi, böyle bir şarkı yazabilmek beni duygulandırdı. “Pinokyo” şarkımda, yalanın insanı sadece o anlık idare ettiğini anlatıyorum. Gerçekçilikten söz ediyorum. Çünkü ben bundan, yani gerçekçilikten yanayım.

Peki Romeo’nuz için yani sevgiliniz Kadir Bey için bu albümde de şarkı var mı?

Var tabii. “Gece-Gündüz” isimli şarkı onun için yapıldı… Tam bir aşk şarkısı. Kadir de (Doğulu) bu şarkıyı çok seviyor. Burada diyorum ki; “Dere tepe düz gelirim ardından, seve seve yükselirim, yankılanır adın kulağımda gece-gündüz.”

Marjinal olduğunuza inanıyor musunuz?

Bir kere hayatımı asla dejenere yaşamam, öyle şeyler beni bozar. Bu anlamda ayakları yere sağlam basan biriyim. Benim kafam uçuktur. Eğlenceli şeyleri düşünmek ve yaşamak hoşuma gider. Bu marjinallik konusuna da artık nokta koymak istiyorum. Kendimi yeni yeni tanıtmaya başladığım için herkes benim şu an öyle bir değişime girdiğimi düşünüyor. Ben genç kızlığımdan beri böyleydim ama bunu yansıtamıyordum. İmkan yoktu… 17 yaşındayken saçlarım punk’tı ve yan tarafları kendim kazırdım. Pop müzik piyasasına girdim, bozuldum! Pop piyasasında şöyle bir durum vardı; “Yaptığını devam ettir!” Ettirdim ama çok acılar çektim. Millet bayılıyordu, eğleniyordu, ben mutlu olmuyordum. Tamam yakalanan başarıdan ve albümün içindeki iki şarkıdan mutluydum ama geri kalanından mutsuzdum. Çünkü o ben değildim. Şimdi kendim gibi olmaya başladım. Farklılık bu işte.

Oysa herkes bu değişimle birlikte biteceğinizi düşünüyordu?

Ben bitmeyeceğimi biliyordum. Benim dışımda herkes korktu. Ama korkmadan yaşamak çok zevkli. Bunu herkesin denemesini isterim. Tabii ki şanslıyım ama ben ideallerimin peşinden gittim. Oturup beklemedim…

Biraz da aşktan söz edelim mi?

Aşk, insanın hayatını yönlendiren bir şey. Biz aşktan çok şey bekliyoruz. “Bana söz vermiştin, niye olmadı, niye bitti?” diyoruz. Bitiren de biziz, başlatan da. Aşktan beklediğimiz ne? Benim aşktan beklentim sadece hayatımı yönlendirmesi.

Peki Kadir Bey sizi bu anlamda yönlendiriyor mu?


Hem de çok… Kadir’i tanımadan önce aşkla ilgili umudum kalmamıştı. Tabiata bağlamıştım kendimi. Hatta “Herhalde ben de hayvanlarla yaşlanacağım” diyordum. Meğer umut varmış. Yeniden yaşadığımı hissediyorum Kadir’le. Ruh eşini bulmak kolay bir şey değil. Ben bunu buldum ve kurcalamıyorum. İlişkimi taze yaşıyorum. Bizim ilişkimizde hiçbir dert, sıkıntı masaya yatırılmaz, hiçbir sorun uzatılmaz.

Ne zaman evleneceksiniz?

Artık bu eylülde evleneceğiz. Bu kez uzatmayacağız…

Peki şarkılardan devam edelim… “Buradayım” şarkınızın sözlerine baktım da fena halde bir taşlama durumu var…

“Bir nefret var kontrol yok, yürümek varken konuşan çok, bana bakma ben kimseye kızmıyorum, gülüyorum, bakıyorum, geçiyorum. Buradayım kışkırtıyorum seni, biliyorum delirtiyorum seni, biliyorum zehirliyorum seni, kanındayım dolaşıyorum senin…” Çok güzel bir şarkı oldu…

Kime bu sözler?


Etkim altında bıraktığım insanlara… İnsanlar bir şeyi beğendiği zaman, onu taklit ediyorlar ve sonra da “Bu benim” diyorlar. Böyle bir şey yok. Taklit hiçbir zaman gerçeğinin kalitesinde olmaz. Etrafta bir sürü Hande Yener var ama benim aynım değiller. Olsa, yine sözüm yok.

“Kim ne yapmış” diye alıp dinlediğiniz albümler var mı?


Hiç… Radyodan duyduğum an ya da klibini izlediğim zaman ne yapıldığını görüyorum. Güzel bir şey olsa hemen koşarak alırım. Yok! Benim şu ana kadar aldığım Türk albümü yok. Türkçe pop asla dinlemiyorum!

Severek dinlediğiniz hiç Türk şarkıcı yok mu?


Öyle ölüp biterek dinlediğim bir Türk albümü yok. Madonna’yı alıp dinliyorum. Öyle bir sound çıkmışken Türkçe popu dinleyemem ki. Kulağımı bozamam. Bizimkiler çok derin düşünmüyorlar. Hiç yurtdışına bakmıyorlar. Niye bakmıyorlar, anlamıyorum. En fazla baktıkları benim. Neden? Bakacakları yer müziğin kalbi. Ben de oraya gidiyorum zaten.

Nasıl gidiyorsunuz?

Tası tarağı toplayıp İngiltere’ye gidiyorum. Oradaki bir firmadan albüm teklifi var. Şu an görüşmeler devam ediyor. Oraya yerleşip, albüm hazırlayıp dünyaya açılacağım. Çünkü bana inanılmaz bir talep var. Bunu başaracağım.

Ayşe Hatun Önal’ı dinlemediniz, klibini izlemediniz mi? “Kalbe Ben” klibi çok beğenildi mesela…

Klibini izledim, ama bir açıklama yaparsam gündeme çok ağır düşer. O yüzden başkalarıyla ilgili yorum yapmayayım.

Ayşe’yi beğenmiyor musunuz?


Ben elektronik müzik yapan herkesi destekliyorum. Fakat şöyle bir gerçek var ki, benim için sahnedeki canlı performans ve işin devamı çok önemli. Ben Ayşe’nin bir darbuka, kemanla şarkı söylememesinden dolayı mutluyum. Yeni bir şeyler yapmaya çalışıyor. Elektronikte çok farklı tarzlar var. Bizim birbirimizle hiç alakamız yok. O yüzden kıyaslanmaktan hoşlanmıyorum. Benim enerjim, yaptığım iş farklı, onunki farklı.