Van Gobbel
Bazı Sesler
16 Ekim 2009 Cuma
aksiyon.
Gruplar;
ANALENA (hırvatistan)
myspace.com/analena
BURN HER LETTERS (eskişehir)
myspace.com/burnherletters
LOST IN BAZAAR (istanbul)
myspace.com/lostinbazaar
19 Ekim 2009, Pazartesi
PEYOTE.
18 Şubat 2009 Çarşamba
10 Aralık 2008 Çarşamba
Turkiye'de Muzik Piyasasi, Kimlikler ve Catisma vol.3
15 Temmuz 2008 Salı
Gavur Yapiyor
cool danke!
weiss nur nich so wirklich wie das geht, vielleicht kannst ja hiermit was anfangen
SCREAMOFESTIVAL
do. 17.juli abends im lokal, rosenthaler str.
71
Merkit (Screamo/Crustcore, Florida/USA)
www. flwebwizzard. com/merkit
Her Breath On Glass (Screamo/HC, Massachusetts/USA)
www. myspace. com/herbreathonglass
Lara Korona (screamo/alternativ/punk/ d.i.y.
Band aus Dresden)
www. myspace. com/larakoronaband
Johnny Futuro (Screamo/Emocore, Elsterwerda)
www. johnnyfuturo. net
The Saddest Landscape (Screamo/Emocore, Maryland/USA)
www. myspace. com/tslmusicwoah
14 Temmuz 2008 Pazartesi
A Perfect Kiss ve sonrasi
A Perfect Kiss
Kabul ediyorum, adi cok kotu. Ama icinde buyuk bir cevher sakli. Amerikali bir emo grubu. Hem de tam sevdigim tarz. Gercek aglak emo. Engine Down, Mineral, Owen, Benton Falls gruplarindan etkilenen bir grup kotu muzik yapamaz zaten. Guzel seyler dinlersen guzel muzik yaparsin, kural basit. A Perfect Kiss ise gercekten ovguyu fazlasiyla hakeden yuzde yuz "emo" etiketli gruplardan. Tabii ki cogu iyi grup gibi bu grup da dagildi. Oyle bir kanun var, bilmiyor musunuz yoksa? Sizlere myspace sayfalarini veriyorum. Eger birileri albumlerini upload ederse cok kral olur.
http://www.myspace.com/aperfectkiss
Age Sixteen
Screamo tarzini kim guzel yapar? Funeral Diner, Raein, Portraits of Past, La Quiete, Suis La Lune vs. Bu tarz gruplarin izinden giden baska bir dava arkadasi grup. Age Sixteen. A Perfect Kiss elemanlari da var kadroda. "Gercek screamo" dinlemeyi ozleyenlere ilac:
http://www.myspace.com/agesixteen
Surf Nazis on Ecstasy
Love Lost But Not Forgotten. Honeywell. Neil Perry. Dead Seraphim. Palatka. Tekme tokat. Yumruk. Kaos. Eski filmlerden alinmis repliklerle sarkiya girmeler. Sonra sarki baslayinca dinleyenin kafasina inen balyozlar. Oten gitarlar. Seyirciyle icice konserler. Hardcore'un ne oldugunu unutmayin. Zamaninizi sacma seyler dinleyerek harcamayin. Pata kute emo rulez. Unutuyordum. Bu da A Perfect Kiss cocuklarindan.
http://www.myspace.com/surfnazisonecstasy
Hayatimda gordugum en guzel konser afislerinden :
12 Temmuz 2008 Cumartesi
Kucuk Bir Hatirlatma
büyük şirketlerin önderliğindeki festivaller , organizasyonlar ... "ihtişamlı" sahneler , ses düzenleri , ışık sistemleri ... konser seramonileri , ritüeller , alkışlar ... profesyoneller, müzisyenler , ekipmanlar , seyirciler ... hit şarkılar, nakaratlar , sözleşmeler , satış rakamları ... kapitalizmin eğlence sektörü ... sizi aşağılık müzisyen bozuntuları ... hepinizin canı cehenneme...
5 Haziran 2008 Perşembe
Turkiye demisken...
Memleketin yegane diy-hardcore-punk sitesi Noizine neden boktan bir forum oldu? Buyrun cevabi linkte. En cok goruntulenen ve mesaj yazilan topik neymis, gorelim.
http://noizine.net/forum/viewtopic.php?f=5&t=45
Goruntulemek icin siteye uye olmaniz gerekir. Ama Van Gobbel'e giren herkes Noizine uyesi degil mi zaten?
Izmir'den bir hardcore punk cephesi kurulmus. Ve de sitesi acilmis. http://www.ihcp-c.com/forum/
Ychorus ve F91W'den sonra yeni bir atilim yapan Izmirliler'i oncelikle tebrik ediyorum. IHCP-C forumunu okudum, inceledim,Turkpunk yerine IHCP-C'de insanlarin toplanip mesajlasmasi hic kuskusuz bir artidir. Ama henuz bir atraksiyon goremedik cepheden. Icerik olarak pek "dolu" gelmedi. Simdilik.
"Bir altkultrun anasi nasil sikilir dersi-1"
www.turkpunk.com
www.emoturkey.com
www.turkemo.com
Turkiye'de Muzik Piyasasi, Kimlikler ve Catisma
Van Gobbel'de Hande Yener'in ne isi var?
Aciklayayim:
Bu arkadas eskinin dandik popcusu iken sonradan elektronik muzik yapip kendini yerli pop piyasasinin disinda , bir tavri olan , "farkli" biri olarak gostermeye basladi.
Asagida roportajda zaten ne dusunduklerini ogrenebiliriz.
Okumaya deger bir roportaj oldugu dusuncesindeyim.
Yeni albümünüzden, imajınızdan konuşacağız ama öncesinde bir şey sormak istiyorum; artık ödül törenlerine katılmamaya karar vermişsiniz, neden?
“Altın Kelebek”le ödül alma işine nokta koydum. Ödül tabii ki çok güzel bir şey. Ödül verilmesine karşı değilim. Ben organizasyonlardaki hatalara ve şaibelere karşıyım. Bunları bile bile ödül almak istemiyorum. Ödül veriyorlar, listeler hazırlanıyor, tam ödülün yapılacağı gün bu listelere yeni isimler ekleniyor. Her şey bir anda değişiyor. Hani bu iş anketlerle yapılıyordu, hani sizin inandırıcılığınız? Bu durum benim çok canımı acıtıyor.
Hangi ödül töreni canınızı acıttı?
Burada konu ben değilim… Ben bu sisteme, düzene karşıyım. Mesela bana “En iyi şarkıcı” ödülü verilirken, olmadık insanlara ya da bir hafta önce albüm çıkarmışlara “En iyi albüm” ödülü gidiyor. Bu olmaz. Bir hafta önce albüm çıkarana ödül veremezsin. Bu haksızlıktır… Ben “Romeo” ile çok güzel bir başarı yakaladım, bunun ödülünü ancak bir yıl sonra alabildim. Doğrusu budur. Fakat şimdi anlık ödüller veriliyor. O yüzden artık hiçbir ödül törenine gitmek istemiyorum. Yeter! Değer ile popülarite, hediye ile ödül karıştırılmasın. Üst üste iki ödül töreninde şaibe yaşanınca, bu işi bitirmeye karar verdim.
İsim verebilir misiniz, hangi organizasyonlar şaibeliydi?
Bir tanesi Boğaziçi Üniversitesi’nin düzenlediği, diğeri bir televizyon kanalının çok yakında yapacağı ödül töreni… Bu kanalın hazırladığı listeyi gördüm, şaşırdım. Ben hayatımda 15 günlük ya da bir aylık albümümle ödül almadım. Oysa her iki organizasyonun ödül listesinde de 15 günlük albümler var. Bunlar motive için olabilir ama o zaman da ödülün adı “teşvik” ya da “en iyi çıkış yapan” olmalı. “En iyi albüm” ya da “en iyi şarkı”, “en iyi şarkıcı” ödülü veremezsin. Ben bu iki ödül töreninde de ödül alıyorum. Fakat bana 10 gün önce gönderilen ödül listesi ile geceye bir gün kala gönderilen ödül listesi arasında farkı görünce delirdim. Son anda araya birileri sokuşturuluyor; bu olmaz! Yeni albüm çıkarana “en iyi” ödülü veremezsin, ayıp! O yüzden artık kimse bana ödül vermesin. Dediğim gibi almayacağım, gitmeyeceğim. İstemiyorum…
Araya hangi şarkıcı ya da albüm sıkıştırılmış ki bu kadar öfkelisiniz?
Hem Boğaziçi Üniversitesi’nin hem de TV kanalının hazırladığı ödül listesine bir bakın, anlarsınız. İsim zikretmem…
Peki, gelelim yeni albümünüz “Hipnoz”a…
Müziğe dair öğrendiğim birçok şeyi bu albüme yansıttım. Sözlerini yazdım, felsefesini oluşturdum. Dolayısıyla bu albüm benim iyileşme albümümdür. “Nasıl Delirdim?”den sonra artık beni tedavi edecek şeyin müzik olduğunu gördüm. Artık hayatta her şeye geniş bakıyorum. O yüzden kendi sınırlarımı çok zorlayarak yaşıyorum. Şarkıların sözlerini de bu bakış açısıyla yazdım. Dolayısıyla albümün genel konseptine “hayatta her an her şey olabilir”i taşıdım.
Peki niye “Hipnoz”?
“Her ne yaşıyorsan onu aşkla kurtar” demek istediğim için… Hayata aşkla bağlan… Bunu müziğime, sözlerime yansıttım. Çünkü müzik çok etkili bir ilaçtır. Toplum olarak bizim pozitif müzik yapan birilerine ihtiyacımız var. Hem ritmiyle, hem sözleriyle bu insanları çok rahatlatacak bir albüm. O yüzden adı “Hipnoz.” “Nasıl Delirdim”de agresiftim, şimdi daha dingin ve huzurluyum. Müziğim de öyle. Dolayısıyla Hipnoz’un çok depresif birisini açabileceğini düşünüyorum. “Hipnoz” şarkımda da her türlü kötülüğün, negatifliğin, karamsarlığın, olumsuzluğun üstesinde aşkla gelinebileceğini anlatıyorum. Bu albüm her anlamda kendimi görmeme neden oldu. Mesela şu an kendimi şarkıcı gibi hissediyorum. Meğer ben bugüne kadar sesimi çok doğru ve profesyonel kullanmamışım. Elektronik müziğin içine girince bunu gördüm, öğrendim. Çünkü elektronik müzik çok zor…
“Pinokyo” isimli şarkınız da ilginç…
Albümde 10 şarkı var, “Pinokya” da en iddialılarından biri… Bu şarkıyı seslendirirken, oturup ağladım. Çocukluk dönemim aklıma geldi, böyle bir şarkı yazabilmek beni duygulandırdı. “Pinokyo” şarkımda, yalanın insanı sadece o anlık idare ettiğini anlatıyorum. Gerçekçilikten söz ediyorum. Çünkü ben bundan, yani gerçekçilikten yanayım.
Peki Romeo’nuz için yani sevgiliniz Kadir Bey için bu albümde de şarkı var mı?
Var tabii. “Gece-Gündüz” isimli şarkı onun için yapıldı… Tam bir aşk şarkısı. Kadir de (Doğulu) bu şarkıyı çok seviyor. Burada diyorum ki; “Dere tepe düz gelirim ardından, seve seve yükselirim, yankılanır adın kulağımda gece-gündüz.”
Marjinal olduğunuza inanıyor musunuz?
Bir kere hayatımı asla dejenere yaşamam, öyle şeyler beni bozar. Bu anlamda ayakları yere sağlam basan biriyim. Benim kafam uçuktur. Eğlenceli şeyleri düşünmek ve yaşamak hoşuma gider. Bu marjinallik konusuna da artık nokta koymak istiyorum. Kendimi yeni yeni tanıtmaya başladığım için herkes benim şu an öyle bir değişime girdiğimi düşünüyor. Ben genç kızlığımdan beri böyleydim ama bunu yansıtamıyordum. İmkan yoktu… 17 yaşındayken saçlarım punk’tı ve yan tarafları kendim kazırdım. Pop müzik piyasasına girdim, bozuldum! Pop piyasasında şöyle bir durum vardı; “Yaptığını devam ettir!” Ettirdim ama çok acılar çektim. Millet bayılıyordu, eğleniyordu, ben mutlu olmuyordum. Tamam yakalanan başarıdan ve albümün içindeki iki şarkıdan mutluydum ama geri kalanından mutsuzdum. Çünkü o ben değildim. Şimdi kendim gibi olmaya başladım. Farklılık bu işte.
Oysa herkes bu değişimle birlikte biteceğinizi düşünüyordu?
Ben bitmeyeceğimi biliyordum. Benim dışımda herkes korktu. Ama korkmadan yaşamak çok zevkli. Bunu herkesin denemesini isterim. Tabii ki şanslıyım ama ben ideallerimin peşinden gittim. Oturup beklemedim…
Biraz da aşktan söz edelim mi?
Aşk, insanın hayatını yönlendiren bir şey. Biz aşktan çok şey bekliyoruz. “Bana söz vermiştin, niye olmadı, niye bitti?” diyoruz. Bitiren de biziz, başlatan da. Aşktan beklediğimiz ne? Benim aşktan beklentim sadece hayatımı yönlendirmesi.
Peki Kadir Bey sizi bu anlamda yönlendiriyor mu?
Hem de çok… Kadir’i tanımadan önce aşkla ilgili umudum kalmamıştı. Tabiata bağlamıştım kendimi. Hatta “Herhalde ben de hayvanlarla yaşlanacağım” diyordum. Meğer umut varmış. Yeniden yaşadığımı hissediyorum Kadir’le. Ruh eşini bulmak kolay bir şey değil. Ben bunu buldum ve kurcalamıyorum. İlişkimi taze yaşıyorum. Bizim ilişkimizde hiçbir dert, sıkıntı masaya yatırılmaz, hiçbir sorun uzatılmaz.
Ne zaman evleneceksiniz?
Artık bu eylülde evleneceğiz. Bu kez uzatmayacağız…
Peki şarkılardan devam edelim… “Buradayım” şarkınızın sözlerine baktım da fena halde bir taşlama durumu var…
“Bir nefret var kontrol yok, yürümek varken konuşan çok, bana bakma ben kimseye kızmıyorum, gülüyorum, bakıyorum, geçiyorum. Buradayım kışkırtıyorum seni, biliyorum delirtiyorum seni, biliyorum zehirliyorum seni, kanındayım dolaşıyorum senin…” Çok güzel bir şarkı oldu…
Kime bu sözler?
Etkim altında bıraktığım insanlara… İnsanlar bir şeyi beğendiği zaman, onu taklit ediyorlar ve sonra da “Bu benim” diyorlar. Böyle bir şey yok. Taklit hiçbir zaman gerçeğinin kalitesinde olmaz. Etrafta bir sürü Hande Yener var ama benim aynım değiller. Olsa, yine sözüm yok.
“Kim ne yapmış” diye alıp dinlediğiniz albümler var mı?
Hiç… Radyodan duyduğum an ya da klibini izlediğim zaman ne yapıldığını görüyorum. Güzel bir şey olsa hemen koşarak alırım. Yok! Benim şu ana kadar aldığım Türk albümü yok. Türkçe pop asla dinlemiyorum!
Severek dinlediğiniz hiç Türk şarkıcı yok mu?
Öyle ölüp biterek dinlediğim bir Türk albümü yok. Madonna’yı alıp dinliyorum. Öyle bir sound çıkmışken Türkçe popu dinleyemem ki. Kulağımı bozamam. Bizimkiler çok derin düşünmüyorlar. Hiç yurtdışına bakmıyorlar. Niye bakmıyorlar, anlamıyorum. En fazla baktıkları benim. Neden? Bakacakları yer müziğin kalbi. Ben de oraya gidiyorum zaten.
Nasıl gidiyorsunuz?
Tası tarağı toplayıp İngiltere’ye gidiyorum. Oradaki bir firmadan albüm teklifi var. Şu an görüşmeler devam ediyor. Oraya yerleşip, albüm hazırlayıp dünyaya açılacağım. Çünkü bana inanılmaz bir talep var. Bunu başaracağım.
Ayşe Hatun Önal’ı dinlemediniz, klibini izlemediniz mi? “Kalbe Ben” klibi çok beğenildi mesela…
Klibini izledim, ama bir açıklama yaparsam gündeme çok ağır düşer. O yüzden başkalarıyla ilgili yorum yapmayayım.
Ayşe’yi beğenmiyor musunuz?
Ben elektronik müzik yapan herkesi destekliyorum. Fakat şöyle bir gerçek var ki, benim için sahnedeki canlı performans ve işin devamı çok önemli. Ben Ayşe’nin bir darbuka, kemanla şarkı söylememesinden dolayı mutluyum. Yeni bir şeyler yapmaya çalışıyor. Elektronikte çok farklı tarzlar var. Bizim birbirimizle hiç alakamız yok. O yüzden kıyaslanmaktan hoşlanmıyorum. Benim enerjim, yaptığım iş farklı, onunki farklı.
13 Mayıs 2008 Salı
Celeste (Johan) - Röportaj.
Tamam, bir kaç detay vereyim. Celeste Mihai Edrisch dağılmadan daha once kurulmuştu, Benoit da en başından beri Daitro’daydı ve “Avrupa sahnesinin en etkileyici gruplarından biri” olduğumuzu düşündüğün için teşekkürler hehe. Dediğin gibi konserlerimizin gerçek birer tecrübeye dönüşmesi için uğraşırdık. Her seferinde izleyenleri özel bir ruh haline sokmak için kendi ışıklandırma ekipmanımız olurdu. Şovlar bazen gayet iyi geçerken bazen de felaket olurdu. Bu da hep çaldığınız mekana ve daha başka şeylere bağlıdır, çalma isteğiniz, şovdan once kaç bira içtiğiniz ya da mekanda kaç insane olduğu gibi. Ama hep çoğu hardcore grubundan biraz farklı şeyler yapmak için elimizden geleni yapardık. Işığın yoğun olduğu mekanlardan nefret ederim. Celeste’yle bu fikri belki Mihai’yle olduğundan bile öteye taşıyoruz. Tamamen karanlıkta kırmızı projektörlerle ve stroboskop pedale bağlı şekilde çalıyoruz.
Celeste kasvetli bir atmosferle kaotik ve melodik işleri harmanlıyor bence. Bu yüzden Pessimiste(s) geniş bir kitleye hitap ediyor. Su ana kadar bu kayıttan memnun musunuz ? Sanat tasarımı çok güzel bu arada, kimin tarafından yaratıldı?
Bence senin tanımının yeni albümüz Nihiliste(s)’e daha uygun olduğunu düşünüyorum. İlk albümüzle gurur duyuyoruz ama bize göre biraz fazla emo ve melodik. Şimdi daha çok Cult of Luna, Breach, Shora ayarında ve 10 kat daha vahşi ve karanlık. Bizim beklentilerimize ve zevklerimize daha çok uyuyor. Artwork’e gelince. Fotoğraflar Alman bir heriften çalındı. Onları çaldım ve iyi görünen bir şey ortaya çıkarmak için kaynaştırdım. Beğendiğinize sevindim.
Şarkı sözlerinden biraz bahsedebilir misin? Ben Fransızca bilmiyorum ve sadece kaba çevirilerle « Diluons Nos Souvenir D’enfance »ın çocukluk hatıralarla olabileceğini düşünüyorum mesela? Hiç İngilizce söz yazmayı düşündün mü ? (Her Fransıza gıcıklık olsun diye aynı soruyu sorucaz evet – VG). Fransızcanın kulağa daha melodik ve akıcı geldiğini söylemem lazım.
Sözler hem herşey hem de hiçbir şey hakkında. “Diluons nos souvenirs d’enfance” bir istisna, o pedofili ve ensest hakkında. Diğerleri sadece bir araya geldiğinde hoşlanabileceğin cümlelerin karışımı. Tamamen kendi hayatım hakkında yazdığım Mihai Edrisch döneminden çok farklı. Yeni albümdeyse sözler kısaca hayatın nihilistic yönleriyle ilgili. Her zaman Fransızca şarkı söyledim. Gördüğün gibi İngilizcem o kadar kötü ki kendimi o dilde ifade edemezdim. Hem anadilimde söylemeyi her zaman normal buldum. Dünyada yeterince İngilizce müzik var. Farklı birşey yapma fırsatımız varken yapalım. Sadece Almanların İngilizce şarkı söylemesine hak verebiliyorum çünkü kendi dilleri çok çirkin hehe.
Sıkıcı bir soru ama biraz etkilendiğiniz gruplardan bahsedebilir misin ? Myspace’de benim de en sevdiğim grupları yazmışsınız. Bu arada Overmars ve Shora’yla bağlantınız ne, yakın arkadaş mısınız?
Grup üyelerinin yan projeleri var mı?
Hepimiz Llorah’tan iki kişiyle beraber (Llorah’ın henüz kaydı yok, sadece Lyon’da bir konser verdiler) Forge isimli bir projenin parçasıyız.
2007’de Funeral Diner, Seeing Means More, Hot Cross, Planes Mistaken For Stars ve I Would Set Myself On Fire For You gibi çok iyi gruplar dağıldı. Piyasa için büyük bir kayıp ama Mihai Edrisch – Celeste örneğindeki gibi bir çok dağılan grup yeni projelerle dönecektir. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun ? Bahsettiğim gruplarla ilgili anıların vardır belki...
Avrupa screamo piyasası hakkında ne düşünüyorsun? Amerika ve Asya sahnelerinden farkı nadir? Bu soruyu farkları bilecek kadar turladığınız için soruyorum. Bir karşılaştırma yapabilir misin?
Sadece Avrupa’da seyahat ettim ama kendi içinde bir çok farklılıklar var. En güzel tecrübelerim İspanya ve Almanya’dakilerdi. Mihai Edrisch’le İspanya turnesi yapmıştık. Gerçekten DIY ruhu vardı, küçük kulüplerde çaldık ve insanlar çok iyiydi. Mesela şovlarda bedava CD verdiğimiz lotolar düzenliyorduk ve çok eğlenciliydi. CD kimsenin umrunda değildi, sadece gruba yardım etmek istiyorlardı. Nedenini bilimiyorum ama İspanya’da çok fazla insane Mihai Edrisch’I seviyordu. En güzel anılarımızdan biri olan Sant Feliu Fest diye büyük bir festivalde çalmıştık. Celeste’yle de işler Almanya’da iyi gidiyor. Belki şirketimiz Denovali’nin Alman olmasındandır. Almanlar mükkemel organizatörler ve sağladıkları koşullar inanılmaz, yemek yiyorsun, içiyorsun ve düzgün şekilde uyuyorsun ki bu çok önemli hehe. O ülkede çalmayı gerçekten çok seviyorum. Maalesef Fransa hakkında çok şey söyleyemeceğim çünkü çok dolaşmadım. Bu üzücü ama Fransız organizatörler yerel bir grup yerine yabancı gruplara yardımcı olmayı tercih ediyor. Bu yüzden Fransız bir grubun Fransa’da turlaması çok zor.
Diğer piyasaları karşılaştırmaya gelince, sadece dinlediğim gruplar üzerinden bir şeyler söyleyebilirim. En başta Amerikan piyasasının abartıldığını düşünüyorum, özellikle screamo’da. En iyi gruplar Avrupalılar. Avrupa’da kesinlikle farklı bir his var, belki romantizmle olan tarihi köklerimizle ilgilidir. Asyalı gruplar da çok ilgi çekici. Verdikleri histen değil de yaptıkları işlerin çılgınlığından sanırım çok farklı kulağa geliyor ve deneysellikte, farklı türleri harmanlamakta kimsenin gidemeyeceği kadar ileri gidiyorlar.
Ben de Alchimia’nın bir parçasıyım. Bu yüzden kendimiz hakkında sadece iyi şeyler söyleyebilirim. Maalesef firmayı kapatıyoruz. Çok fazla arkadaş beraber yürütüyorduk ama zamanla hepimizin müziğe bakışı farklılaştı, bu yüzden gruplar gibi biz de dağılıyoruz. Purepainsugar çok iyi bir arkadaşım. Turladığımızda Celeste’yle birlikte gelir ve iyi zaman geçiririz. Denovali Myspace üzerinden tanıştığım çok iyi ve eğlenceli insanlar. Aynı ruhatyız, müzikten keyif alıp eğleniyoruz. Gerçek hayatta onların şehirlerindeki bir konser için buluşmuştuk. Çılgınca bir geceydi, onlar da bizim gibi aptal insanlar! Onlarla çalıştığımıza çok memnunum. Yeni albüm için plakları hazırlamaya başladılar. Belki CD’leri de onlar basacak, şimdilik bilmiyoruz. Dağıtıma gelince. Her şirketin çok iyi olduğunu düşünüyorum. Albümlerimiz dünyanın her yerinden edinilebiliyor ki bu da yeterli sanırım.
Janrın en önemli noktalarından DIY hakkında fikirlerin neler ? Ben DIY’le herşey insan eliyle hazırlandığı, tek tip olmadığı için ilgiliyim. Senin ilgin ne durumda ?
Mihai zamanı DIY’le çok ilgiliydim ama dürüst olmam gerekirse biraz yoruldum artık. DIY ruhunu seviyorum ama DIY köktencilerinden sıkıldım. İçine çok fazla politik öğe sokulduğunu düşünüyorum, özellikle Fransa’da, ve bundan rahatsızım. Hala DIY yollarıyla müzik yapıyorum ama DIY « uzmanlarının » düşündüğü şekilde değil. Dediğim gibi, arkadaşlarımla beraber küçük kulüplerde güzel insanlara müzik yapmaktan, hiç takmadan para kaybetmekten, şahane insanlarla albüm basmaktan, bira içip eğlenmekten zevk alıyorum ve benim DIY anlayışım bu.
Gelecek için planlarınız neler ? Planlanan split, compilation ya da turlar var mı ?
Son zamanlarda « emo kid » denilen piyasacılar her yeri işgal ettiler. Konu hakkında bilgisi olmayan herkes guru kesildi. Diğer taraftan gerçekte ne olup olmadığını bilmeyen ve emo’yla dalga geçip bütün sahneyi poser sayan dallamalar da türedi. Bütün bunlar ve janr hakkında genel düşüncelerin neler?
Bu gerçekten iyi bir soru. Bu tip insanlar gerçekten canımı sıkıyor, sadece emo / screamo’da değil bütün hardcore piyasasında. Bu sahte gurular sadece birer göt delikleri. Bir grubun son albümünü ilk kimin dinlediğinin yarışını yapan, 70’lerin en dandik punk grubunu bilmeye çalışan, bir grup hakkındaki en son dedikoduları bilen ve önlerinde laptop forumlarda dolaşarak masturbasyon yapan insanlar bunlar. Hepsine acıyorum. Ve bu gencolar müziğinizi ya da yaptıklarınızı hep eleştirirler ama hiç bir zaman bir grup ya da distro kurmazlar, fanzin çıkarmazlar, konser organize etmezler. Çoğunluğunun müzik yapmak hakkında en ufak bir fikri bile yoktur. En kötüsü de bu tip insanlar bir grubu canlı izlemek için başka yerlere seyahat etmezler, hatta kendi şehirlerindeki konserlere bile para vermezler çünkü ellerinin altında Youtube var. Gidin asın kendinizi, bi grup sittiğimin loser ineğisiniz sadece.
Son sözlerini alalım.
Röportaj için çok teşekkürler. Türkiye’de daha çok insanın Celeste albümlerini keşfedeceğini umuyorum. Türkiye’de bir kaç konser vermekten zevk duyarız. Gelecek yaz için teklif yapmaktan çekinmeyin ; celeste_contact@hotmail.fr .
Kendinize iyi bakın. Johan.
//Bleakblanktragedy.